19 Kasım 2012 Pazartesi

Gel Vazgeçmeyelim!


Ne olsa sevdik birbirimizi, ne olsa tenlerimiz tanır sıcaktır yan yana, ne olsa bu kalpler tanır birbirini; gel vazgeçmeyelim…
Gel Vazgeçmeyelim!
Eften püften sebeplerle bitmez böyle aşklar, sen bana vurgunsun, ben sana. Bir sebebimiz bile yok dişe dokunan. Gel bir daha deneyelim!
Ne aşklar gördüm ben senden önce, sen de nicelerini yaşadın. Kimsenin kimseye güveni yokken, biliriz biz bizi; gel vazgeçmeyelim!
Yediğimiz, içtiğimiz, paramız, canımız ayrı değildi senle, biz nice zorluğu birlikte geçirdik, bundan sonra da ayrılmaz yüreğimiz, gel tekrar deneyelim.
Sevişmelerimiz aklımda hala, başka tene dokunamam şimdi. Sen hangi kolda uyuyabilirsin ki? Rüyalarımız bile aynı seninle, gel vazgeçmeyelim.
Dokununca içimiz titrer bizim, gözlerimiz parlar görünce, adımızı anınca gülümseriz, biz birbirimizi herkesten fazla biliriz; gel bir daha deneyelim.
Senin kalbin bende emanetken, zaten nereye gidebileceksin? Bir elmanın iki yarısı değiliz belki ama ayrı tatlarda elmayız biz. Bir daha uyuşur muyuz böyle başkalarıyla? Gel, boş yere şu aşkı bitirmeyelim!
Uyurken horlar mısın, en çok neye kızarsın, ne güldürür seni, ailen kimdir, sen kimsin; bunları ben bilirim! Sen de beni tanırsın. İçimi, dışımı, her rengimi ezbere bilirsin. Gel, birbirimizi üzmeyelim.
Ayrılırsak ne olur? Ne olacak, herkes kadar ağlarız! Herkes kadar sürer acımız, belki biraz yas tutarız. Sonra devam eder hayat, yeniden severiz birilerini ama hep aklımız birbirimizde kalır; her gelende bizi ararız. Sonunda razı oluruz kaderimize, yeniye de alışırız ama ortada sebep yokken, gel bizsiz kalmayalım…

Ben Seni Ne Zaman Özlesem…


 Ben seni ne zaman özlesem, gökyüzünde bir yıldız kayar. Işığı söner koca gezegenin. Ben seni ne zaman özlesem; aşk, gözleri ıslak ortadan kaybolur. 
Ben Seni Ne Zaman Özlesem…
Ben seni ne zaman özlesem, burnumun direği sızlar. Göğsüm sıkışır, ellerim yanar. Hasretin o ağır kokusu yayılır odama, sigaranın dumanı bile onunla boğulur.
Ben seni ne zaman özlesem, kulağın çınlar. Kimin andığını bilemezsin, isimler geçirirsin içinden, hiçbiri tutmaz.
Ben seni ne zaman özlesem, gözlerime yaş birikir. Akmasın diye kızarım kendime, söz geçmez gözbebeklerime.
Ben seni ne zaman özlesem, bu şehirde bir ışık söner. Uykularımı paylaşır hiç tanımadığım bir kalp, rüyalarımda eşlikçim olur.
Ben seni ne zaman özlesem, bir şairin kelimelerine yerleşir acım. Bir şarkının en ağır notası olurum. Kenara atılmış bir enstrüman gibi, kendime çalar dururum.
Ben seni ne zaman özlesem, gözlerimde hayalin canlanır. Elimi uzatırım, dokunmak isterim, kaybolursun. Gittikçe silinir siluetin, bütün yaşadıklarımız anı olur.
Ben seni ne zaman özlesem, zaman durur. Okyanusta bir dalga havada kalır. Kuşların kanadı yarım, dillerde sözcükler eksik kalır.
Ben seni ne zaman özlesem, gökyüzünde bir melek ölür. O yüzden ayrılık; sadece ayrılanı değil, tüm evreni içine alan bir hüzündür.
Ben seni en zaman özlesem, ruhum ayrılır içimden. Bulur seni neredeysen, camına konar. Sen kuş sanırsın…

kadın Nedir Aslında



Bir kadın çocuktur aslında.  Çocuk gibi davranmayı sever. Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği  şefkati göstermesini de ister. Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak  okşamalıdır erkek kadını. Ama hiçbir kadın çocuk muamelesi görmek  istemez. Söylediği şeyler çocukça da olsa dinlenilmesini,dikkate alınmasını  ister. Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz ama asla  onu bir çocuk olarak görmeyeceksiniz.


Bir kadın güçlüdür aslında.

Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya  koymasını sevmez. İster ki erkeğin gücü kendisine huzur versin. Kendi  kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem  daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu  görecektir. Ancak kadını gücünü göstermek istediğinde onu  engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar.


Bir kadın sevgilidir aslında.

İçinde her zaman sevgiyi taşır. Sevdiklerinden kolay kolay ayrılamaz.  Sevdiklerini kolay kolay. kıramaz. Zor sever ama tam sever. Bir kadının  tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de  kabul etmesi gerekir. Ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız.  Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz. Ancak beyninde yer etmemişseniz her  an terk edilebilirsiniz. Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var  elbette. Bunun  nedeni ise engelleyemedikleri "acımak" duygusudur.


Bir kadın yalnızdır aslında.

Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz. Kendisine ait bir  dünyası vardır ve orada hep yalnızdır. O dünyaya kimsenin girmesine izin  vermez. Hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Yalnızlık onun  sığınağıdır. O sığınağa ne zaman gireceğine,ne kadar kalacağına hep kendisi  karar verir. Sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız onu sonsuza dek  kaybedebilirsiniz.


Bir kadın çılgındır aslında.

Neler yapabileceğini erkek aklı hayal bile edemez. Yaratıcılığının  sınırı yoktur. Ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler.  Hoyratça harcamaz yaratıcılığını. Sadece erkeğine saklar. Bir kadının  gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir. Çünkü  yaşamınız asla sıradan olmayacaktır.


Bir kadın hayattır aslında.

Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam  kazanıyor. Yemek yemek. su içmek bile. Bir kadının elinden içtiğiniz suyla  kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını  anlayabiliyor musunuz?


Anlıyorsanız ne mutlu size.  Anlamıyorsanız ne yazık ki yaşamıyorsunuz.

Şarkılarda Bekliyorum.....



Kimseye söylemiyorum sevgimi, adını hiç anmıyorum. Aklımdan çıkmıyorsun ama ben kimseye senden bahsetmiyorum.

Şarkılarda Bekliyorum.....
Arada sırada bir şarkı çalıyor radyoda, birden titriyor bedenim, gözlerim üşüyor ama kimse görmesin diye ağlayamıyorum.
Birilerinin aklına geliyorsun, seni soruyorlar. Hiç haber almadığımı söylüyorum. Duymama gerek yok oysa, kimse bilmez, ben her gece uyumadan senin nerede olduğunu hissediyorum.
Günler, aylar, yıllar hızla geçiyor. Camın önündeki ağacın dalları kah yeşil oluyor, kah sarı, bazen kar yağıyor o kuru dallara, gördüğüm beyaz bir düşe bürünüyor. O zaman anlıyorum sensizliği, hayatın nasıl hızla aktığını.
Bir yerlerde iyisin, yaşıyorsun, gün be gün yaşlanıyorsun; biliyorum sen de beni özlüyorsun.  Her gün olmasa da biliyorum aklına düşüyorum arada bir. Sözüm, gözüm, özüm geliyor dost sohbetlerinde ortaya. Aslında sana ne çok yakıştığımı, ne kadar iyi biri olduğumu konuşuyor dostların. Hak veriyorsun.
Öyle zamanlarda elin telefona gidiyor, arayıp aramayacağını bilemiyorsun, vazgeçiyorsun. Kim bilir kimleyim, yanımda hangi bedenler var diye düşünüyorsun.
Oysa ben her gece soğuk yatağıma yalnız girip, senin için dua ediyorum. Her neredeysen iyi ol, mutlu ol diye evrene dilekler yoluyorum. Güzel haberlerini aldıkça seviniyorum çünkü ben sevmenin böyle olduğunu biliyorum.
Kimseye söylemiyorum büyüttüğüm aşkımızı, sensiz olsa da içimde yaşayan sevdayı. Bir şiirin orta yerinden gözümden yaşlar süzülüyor. Susuyorum… Soruyorlar, anlatamıyorum… Seni beklemek bile ayıp ama biliyorum; bir gün bir şarkının orta yerinde çalacaksın kapımı, bekliyorum…
Candan Ünal

Öyle Aşık Olmalı..



Senden öncesi ve senden sonrası olsun istiyorum hayatımın. Benden öncesi ve benden sonrası olmalı hayatının. Öyle izlerimiz kalmalı, derinden ve anlamlı…

Öyle Aşık Olmalı..
Bitsek ve gitsek de, yüzlerimizi unutmayacak kadar çok bakmış olmalıyız birbirimize. Ne kadar zaman geçse, silinmemeleri gözlerin rengi gözlerimizden…
Sen, bir dağ kadar güçlü ve heybetli olmalısın. Dik ve geçit vermez yollarla dolu zirvelerin olmalı. Çok zafer görmüş tepeler kadar sıradan değil, doruğuna ayak değmemiş saflıkta kalmalısın..
Benim, denizler gibi engin bir yüreğim olmalı. İçimde mercanların, renkli balıkların yaşadığı, kimsenin bilmediği bir dünyam olmalı. Sularımda yüzenleri kollarımda taşıyacak kadar asil, bir kayayı kıracak kadar sabırlı olmalıyım.
Efsaneye dönüşmesek de, yazılmaya değecek kadar keyifli bir hikayemiz olmalı. Her cümlemizde bir anlam, her kelimemizde sevda saklanmalı.
Biz; çevremizdeki gel geç aşklara inat, uzun ve lezzetli yaşamalıyız. Çabanın, emeğin, fedakarlığın hakkını vermeliyiz. Adımızı duyanların yüzünde tebessüm oluşmalı.
Yalçın ve ayaz geceleri de, sıcak ve yakan sevişmeleri de biliyor olmalıyız. Tenimizin kokusu aklımıza kazınmalı. Bir daha kimseye öyle dokunmuyor olmalıyız.
Biz; önce iki iyi dost, sonra kadın ve adam, sonunda sevgili olmalıyız. Anlamalı, konuşmalı ve hissetmeliyiz. Birbirimize sağduyu olmalıyız. Eksiklerimizi tamamlar gibi, yan yana durunca bir bütün olmalıyız.
Biz; aşka inanan iki insan, boş verip tüm dünyayı, sırılsıklam aşık olmalıyız. Kaç fırtınaya yakalansak orta yerde, el ele kalmalıyız. Öyle bir gün gelmeli ki; aşkın sözlükteki karşılığına, adımızı yazdırmalıyız.
Yollarımızı ayırsak bile, bitişimiz anlamlı olmalı. Karşılaşınca selamlaşacak kadar saygımız,  sevgimizin ardından konuşacak yüzümüz kalmalı….

sevgili


Herşeyin ikincisi yenilgidir,her dönüş ıspatıdır biraz daha kaybetmişliğin...
Mağluptur ileriye bakamayan..Bakamaz ki bi türlü pişmanlığından...
Terkedilen çabuk büyür;hüzün kalana düşse de pişmanlık hep gidenin payına...
Ayrılık zor zanaat; kimse %100 gülemez,kimse %100 gidemez...
...Giden dönüyorsa belki sevdiğinden değil kaybettiğindendir belki aradığını bulamadığından.
Dönene kapıyı açma!Sevseydi gitmezdi hiç bir zaman...
Eski rüzgarların sözü geçmez terkettikleri dağlara

yıkık


Bugün yıkığım biliyor musun..?
Ezginim, çaresizim, umutsuzum...
Bırakma beni, insanlar kötü...
Bırakma beni korkuyorum....

Bir deli otlar büyüyor içimde...
Sancılıyım, yorgunum, kederliyim...
Bu halini sevdim gitme kal...
Çamurlar çirkefler içindeyim...
Bırakma beni, insanlar kötü...
Bırakma beni korkuyorum....

Bir dayak yemiş adamım şimdi...
Bezginim, kararsızım, yılgınım...
Al götür beni o kayıp gecelere...
Yeter ikimize yalnızlığım...
Bırakma beni insanlar kötü...
Bırakma beni Korkuyorum...

Ne Kadar Sevemiyorsun Beni?


Bir karar versen diyorum. Ne istiyorsun? Benden, kendinden ne bekliyorsun? Adın ne senin? Sevgili misin? Sevilebilir misin

 Ne Kadar Sevemiyorsun Beni?
Hem bu kadar çok sevmek isteyip, hem benden bu kadar nefret etmeyi nasıl becerirsin? Egonu, erkekliğini yaralıyorum. Ne zaman karşına geçsem, tırnaklarını çıkarman bu yüzden olmalı!
Hayalindeki kadın ben değilim, olamam da! Sen bir heykeltıraş gibi yontarak şekil vermek istiyorsun, ben o çamur değilim. Senden önce kesildim, biçildim, figürüm tamam, fırına bile verildim.
Yanarak, kavrularak buldum şu halimi. Gözümün kenarına senden önce gelip oturdu çizgiler. Bütün biriktirdiklerimle ezdim kalbimi. Seçtiklerim ve yaşadıklarım kadarım, aslına bakarsan onlarsız bile çok fazlayım.
Bu dünyaya bile alışamamışken ruhum, seninle anlaşamamışız; çok mu? Kendimi acıtarak öğreniyorum hayatı. Rendeleniyor elim, kolum, bacağım. Sınadıkça Yaradan, bileniyorum.
Sen biraz vazgeçsen egonun büyüklüğünden, bu kadar kendini ispat etmek derdin olmasa mesela, kabullenebilsen; güzel olurduk belki yan yana!
Her ne kadar şeklimi almış olsam da, belki bir çiçek deseni eklerdin üstüme. Biraz renklenirdim. Öğreneceklerimiz vardır mutlaka birbirimizden.
Bir adım sen gelsen, iki adım ben, buluşsak sana yakın bir yerde. Madem bu kadar kuvvetli kimliklerimiz, sınırlarımızı aşmadan sevsek kalplerimizi, olmaz mı? İktidarı, güç savaşını bir kenara koyup, birlikte çoğalsak, olmaz mı?
Bu söylediğim diğerinden daha zor, değil mi? Kaptırıp gitmek varken alışılmışa, bunca uğraşa kimin hali var?
Boş ver hepsini! Sen, içindeki o korkmuş çocuğu saklayan kocaman adam, ben yalnızlığını gizleyen güçlü kadın; yaşar gideriz kendi yollarımızda. Belki de hiç gelemeyiz bir araya çünkü göz göze gelince ayna oluyoruz birbirimize, ayna!