Can dostlarımın hikayelerini dinlemeyi özledim, onlara birşeyler danışmayı, Yüksel'le dışarıda sigara içmeyi, Serkan’in odasına uğrayıp laf etmeyi, şikayetlenmeyi özledim. Mustafa ile La git demeyi özledim, tabii ki Umut ile şakalasmayı özledim, ayrıca FUAT a feyyayi demeyi özledim ,okulda saçmalamayı özledim.
30 Kasım 2013 Cumartesi
Sen de bir gün anlarsın,
verdiğin bir umudun senin için sıradan, ama bir başkası için hayatın ta kendisi
olduğunu... Sen de bir gün anlarsın, yarıda bırakmanın yarım bırakmaya eş değer
olduğunu, ve en güçlü aşkların en güçlü yollardan geçmeden ve şu hayat
şartlarıyla göğüs göğüse mücadele etmeden kendini ıspatlayamadığını sen de bir
gün anlarsın... Kaçmanın kalmaktan daha kolay olduğunu bir el tutmanın bir
hayatı elinde tutmak olduğunu, üstüne titrediklerinin, gözlerini kırpmadan
nasıl yüreğine indirdiklerini sen de anlarsın, sabrın sevgiden geldiğini ancak
sen de sevince anlarsın...!
28 Kasım 2013 Perşembe
Erkek ; sevdiği kişiye romantik olur. Sürprizler yapar, çiçekler alır, güler yüzle karşılar, aşırı şekilde kızmaz, küsmez, darılmaz, kırgınlık yapmaz. Sevdiği şeyleri alır ve en çok sevdiği şeylerle çıkar karşına. ( araba , takım elbise vb. gibi ). Seven erkek her şeyi affeder, sevgisi ona unutturur her şeyi..
Ama
Erkek ; Sevmediğine bunların hiçbirini yapmaz. Sadece ihtiyacını giderir. Onun için o sadece ihtiyaç gidermek içindir. Gözünde bir or...u' dan farkı yoktur. Zaten bu anlattığım romantizm yoksa erkekte ve kız bunun farkına vardığı halde HALEN devam ediyorsa, o kız or...unun önde gidenidir...
Genelleme yapıyorum...
Ama
Erkek ; Sevmediğine bunların hiçbirini yapmaz. Sadece ihtiyacını giderir. Onun için o sadece ihtiyaç gidermek içindir. Gözünde bir or...u' dan farkı yoktur. Zaten bu anlattığım romantizm yoksa erkekte ve kız bunun farkına vardığı halde HALEN devam ediyorsa, o kız or...unun önde gidenidir...
Genelleme yapıyorum...
Dönmeyecek Birini Bekleyenler!
Derin bir iç çekti kadın, serin bir yaz akşamında, camın kenarından uzaklara bakarken. Hiç dönmeyecek birini bekliyordu. Aynı anda başka bir şehirde, beklendiğini unutmuş bir adam, sonsuz gibi duran karanlık denizi seyrediyordu.
Dönmeyecek Birini Bekleyenler!
Şimdi aralarına büyük mesafeler girmiş bu iki yürek, kısa zaman önce sadece birbirleri için çarpıyordu. Biraz daha dayanabilseler, bugün 7 yılı bitirmiş olacaklardı. Gözü hep telefondaydı kadının, her arayanı sevdiği adam sanıyor, kalbi hızla çarpıyordu. Vakit geçtikçe umudunu kaybetti. Bir gün daha dönmeyecek birini bekleyerek sona ermişti ve kim bilir ne zaman geçecekti içindeki bu yararsız umut?
Bu yazıyı okuyan kaç çift göz, geçmişte bir yola saplanıp kalmıştır? Bir pencere kenarından, gece demeden, gündüzü görmeden bekleyip durmuş kaç yürek vardır? Ve hala kaçı beklemektedir? Bu yüzden caddeye bakan evleri sevmem ben. O yoldan beklenen hariç herkes gelip geçer. Köşeyi dönen bütün yabancılar, bir an için özlenen kişiye benzerler. Yüzleri seçilmese de uzaktan, boyları, endamı, yürüyüşleri andırır. İnsanın midesine kramplar girer o anda, bir tebessümlü heyecan yerleşir yüzüne, sadece birkaç saniye, geldiğini zannedip sevinir bekleyen. Oysa ne demiştir Yahya Kemal Beyatlı şiirinde: “ Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden, çok seneler geçti, dönen yok seferinden..”
Beklemek zaten zor eylemdir ama dönmeyecek birini beklemek nafile bir çabadan öteye gidememiştir hiç. Sevdanın asaletine ne kadar yakışıyor olsa da, bir yaşamı törpülemektir yararsız bekleyişler.
Beklemek, zarif bir ruha, büyük gönüllere yakışır elbette. Kendinden vazgeçerek, soyunarak üstünlüğünden ve egosunu kırarak bekler insan. Kim bilir kaç tohum filizlenir, serpilir, büyür, çiçek açar o zaman aralığında? Uzun bekleyişlere sabrederken, kendisi bekleyiş olur bazen kişinin. Gerçekten sadece bir ümit, bir kavuşmanın sarılma anına bağlı hayallerle mi böylesine inatçı durabilir insanoğlu? Beklemek kadar ısrar ve inatla yapılan başka kaç eylem vardır ki?
Bazen kabullenmek gerekir, dönmeyecek birini beklemek, bir çeşit intihar gibidir. Giden, sevildiği kalbi terk etmeyi seçtiyse, geri gelişi bekleyene daha büyük yaralar açacak demektir.
Her şeye rağmen, yaşamın içinden bir lezzettir beklemek, yüreği bükerek eğiten, sabrı öğreten, ruhu geliştiren bir zaman yolculuğudur; eğer bekleyişi hayatın kendisi haline getirmemişse insan…
Dönmeyecek Birini Bekleyenler!
Şimdi aralarına büyük mesafeler girmiş bu iki yürek, kısa zaman önce sadece birbirleri için çarpıyordu. Biraz daha dayanabilseler, bugün 7 yılı bitirmiş olacaklardı. Gözü hep telefondaydı kadının, her arayanı sevdiği adam sanıyor, kalbi hızla çarpıyordu. Vakit geçtikçe umudunu kaybetti. Bir gün daha dönmeyecek birini bekleyerek sona ermişti ve kim bilir ne zaman geçecekti içindeki bu yararsız umut?
Bu yazıyı okuyan kaç çift göz, geçmişte bir yola saplanıp kalmıştır? Bir pencere kenarından, gece demeden, gündüzü görmeden bekleyip durmuş kaç yürek vardır? Ve hala kaçı beklemektedir? Bu yüzden caddeye bakan evleri sevmem ben. O yoldan beklenen hariç herkes gelip geçer. Köşeyi dönen bütün yabancılar, bir an için özlenen kişiye benzerler. Yüzleri seçilmese de uzaktan, boyları, endamı, yürüyüşleri andırır. İnsanın midesine kramplar girer o anda, bir tebessümlü heyecan yerleşir yüzüne, sadece birkaç saniye, geldiğini zannedip sevinir bekleyen. Oysa ne demiştir Yahya Kemal Beyatlı şiirinde: “ Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden, çok seneler geçti, dönen yok seferinden..”
Beklemek zaten zor eylemdir ama dönmeyecek birini beklemek nafile bir çabadan öteye gidememiştir hiç. Sevdanın asaletine ne kadar yakışıyor olsa da, bir yaşamı törpülemektir yararsız bekleyişler.
Beklemek, zarif bir ruha, büyük gönüllere yakışır elbette. Kendinden vazgeçerek, soyunarak üstünlüğünden ve egosunu kırarak bekler insan. Kim bilir kaç tohum filizlenir, serpilir, büyür, çiçek açar o zaman aralığında? Uzun bekleyişlere sabrederken, kendisi bekleyiş olur bazen kişinin. Gerçekten sadece bir ümit, bir kavuşmanın sarılma anına bağlı hayallerle mi böylesine inatçı durabilir insanoğlu? Beklemek kadar ısrar ve inatla yapılan başka kaç eylem vardır ki?
Bazen kabullenmek gerekir, dönmeyecek birini beklemek, bir çeşit intihar gibidir. Giden, sevildiği kalbi terk etmeyi seçtiyse, geri gelişi bekleyene daha büyük yaralar açacak demektir.
Her şeye rağmen, yaşamın içinden bir lezzettir beklemek, yüreği bükerek eğiten, sabrı öğreten, ruhu geliştiren bir zaman yolculuğudur; eğer bekleyişi hayatın kendisi haline getirmemişse insan…
Düşünsene sevgilinle aynı okuldasın ama farklı sınıflardasın. Sabah okula geldiğinde ilk işi senin yanına gelmek oluyor. Kışın soğuk havada üşümeyi göze alıp üzerindeki montu sana veriyor. Her tenefüs yanına geliyor sana sarılıp aynı sıraya oturuyorsunuz. Hasta olduğunda kantinden sıcak çikolata alıp "Bu bitecek" diyor. Birbirinizin telefonlarını kurcalıyor, müziklerinize bakıyorsunuz. Bir gün istemeden de olsa mesaj kutusuna bakıyorsun ve sevgilin bunu fark ediyor. Sadece 1 mesaj var o da "Tek aşkım" dan yani senden gelmiş. "Tek sen varsın merak etme" diyerek yanağından öpüyor. Daha sonra birlikte müzik dinliyorsunuz. Sen onu gıcık edince peşinden koşuyor ve seni yakalamaya çalışıyor. Yakalayınca da belinden tutup havaya kaldırıyor "Ne sandın ben sana zarar veremem ki" deyip gülüyor. Son derslerde sırf seni görebilmek için sınıftan atılmayı göze alıyor ve nöbetçi gibi sizin sınıfa girip sınıf defterini alıyor. Giderken de sana gülümseyerek göz kırpıyor. Saçlarınla oynamayı çok seviyor. Okuldaki herkes sizi çok beğeniyor. "Ne zamandır sevgilisiniz?" diye sorduklarında "Biz saymıyoruz" diye cevap veriyorsunuz. Özel gün olarak sadece 14 Şubat'ı kutluyorsunuz. Çünkü tanıştığınız günü veya başka şeyleri biriniz unutursa kavga etmek istemiyorsunuz. O sana minik minik çikolatalar alıyor sende ona en sevdiği parfümü. Sokaklarda bağıra bağıra bağıra şarkı söylüyorsunuz. Sana pamuk şeker alıp elin şekerlenmesin diye kendisi yediriyor.
Asıl zor olan şey, bir insanı kaybetmek değil, onunla hayal ettiğimiz bir gelecekten vazgeçmektir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)