22 Aralık 2008 Pazartesi

Bu özellikler hangi millette var...


NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE arkadaşlar.. Bu özellikler hangi millette var...



1. Kağıt mendili kumaş mendil gibi günlerce buruşuk şekilde cebinde taşır.

2. Rüzgârlı havalarda küller uçmasın diye küllüğe su koyar.

3. Serçe parmağını kulağına sokup iyice sallayarak karıştırır.

4. Gazete bulmacasını hep başkalarına sora sora çözebilme becerisini gösterip, kendisi çözdü diye sevinir.

5. Sakal traşı olduktan sonra kanayan yerlerine küçük kâğıtlar yapıştırır.

6. Evdeki yaşlılar da kullanabilsin diye tv kumandası, telefon gibi aletlerin üzerindeki tuşların Türkçesini tercüme edip yapıştırır. (on-aç; off-kapa ; redial-tekrar ara ; volume-ses vb...)

7. Çayı soğumasın diye çay tabağının içine sıcak su koyarak soğumasını önler.

8. Soba borusu aktığında yoğurt kaplarını telle soba borusuna bağlar.

9. Nezle olunca tuvalet kağıdını uzun bir şerit yaparak kullanır.

10. Diş fırçasıyla dişini fırçalamayıp da saçını boyamak için kullanan birini görürseniz o, saçını seven bakımlı bir Türk'tür.

11. Konuşma yeteneği olan hayvanlara ilk olarak küfür etmesini öğretir.

12. Sahilde mayosunu kabinde giymek yerine arkadaşlarına havlu tutturarak giymeye çalışıp bir de arkadaşlarına "bakmayın lan" diye çıkışır.

13. Denize girip güneşlendikten sonra aşırı derecede yanan sırtına yoğurt sürerek iyileştirebilir.

14. Dolmuşta veya otobüste bozuk paraları avucunda toplayıp şıkır şıkır çevirip ses çıkartır.

15. Herhangi bir yere hesap öderken arkasına dönüp gizli gizli para sayar.

16. Denizde "suyun altında nefessiz ne kadar kalabiliyorum" diye deneme yapıp boğulma tehlikesi geçirir.

17. Beton döktükten sonra bir sanat eseri yapmışçasına beton kurumadan tarih ve imza atar.

18. Çorabının kirlenip kirlenmediğini burnuna götürerek kısa süreli koklayarak anlar.

19. Simit yedikten sonra, masaya dökülen susamları parmağının ucunu ıslatarak toplayıp yutar.

20. Daha birinci telefon zili çaldığında telefonun başına dikilir ama açmak için ikinci kez çalmasını bekler.

21. Yeni yapılmış bir binanın yeni takılmış camına beyaz boyayla S harfi yazar.

22. Bir dükkâna girip, onun bunun fiyatını sorduktan sonra "abi araba beş dakka dursun, ben hemen gelicem" deyip, iki saat sonra gelir.

23. Okul yıllığında kendisi hakkında; okulu kırıyordu, kopya uzmanıydı gibi yazıları arkadaşlarına gösterip bununla övünür.

24. Gazete bayiinin önünde durup tezgâhtaki gazeteleri ayaküstü okur.

25. Cebinden çıkardığı paraların içinde en eskisini özenle arayıp bulduktan sonra para üstü verir.

26. Günlük gazeteyi alıp evinin bir köşesinde biriktirir ve kuş kafesinin altına sermek için, kışın sobayı tutuşturmak için, bardak çanak sarmak için kullanır.

27. Trafikte ambulansın peşinen takılarak sıkışıklıktan kurtulup, uyanıklık yaptığını zanneder.

28. Kâğıt paraların üzerine not alır ve parayı harcadığı için notu kaybeder veya elden ele dolaşacağını bildiğinden komik yazılar yazar. (Paranın ön yüzüne tehlike anında arkayı çeviriniz yazıp anında çevirince de şimdi değil salak tehlike anında yazanlardan bahsediyoruz)

29. Gece aşırı nem ve sıcak olmasına rağmen, üzerine örtmese de yanına yorgan alıp yatar.

30. Çocuğu yanlışlıkla elini kestiği veya düştüğü için ağladığında elini kesti veya düştü diye çocuğunu döver.

31. Taksi tuttuğunda şoförün yanına oturur. Eğer üç dört kişi taksi tutuyorsa, taksi parasını veren kişi ön koltuğa oturur.

32. Kredi kartının işlevsel kısmı zarar görmesin diye seloteyp yapıştırır.

33. Kaldırımda değil de cadde ortasında yürür ve yanından hızla geçen arabaya da "çarpsaydın bari" diye tepki gösterir.

34. Bir turiste adres tarif ederken bağıra bağıra Türkçe konuşur.

35. Beş genci yazın öğle sıcağında beyaz renkli Şahin marka bir otomobilin içinde, atletli olarak sokakları turladıklarını görürseniz bilin ki onlar Türk'tür.

36. Alışveriş merkezlerindeki güvenlik kameralarında saç tarar.

37. Birini çağırmak için kapı zilini çalmak yerine evin camına taş atarak amacına ulaşmaya çalışır.

38. Kürdanla dişini karıştırdıktan sonra çıkarıp bakar ve tekrar ağzına koyar.

39. Ütü fişi, teyp fişi veya televizyon fişi kablosunun bakır teli dışarı çıkmış ise çocukları elektrik çarpmasın diye bakır teli seloteyple yapıştırır.

40. Yemeğini yedikten sonra tatlı yiyecekse, bulaşık çıkarmamak için çatalını veya kaşığını iyice yaladıktan sonra tatlısını yer.

41. Ailece televizyon izlenen bir evde kumanda babanın elindeyse ve o ne izlerse diğerleri de onu izlemek zorunda kalır.

42. Ceket giyecekse gözükmez diye gömleğini ütülemez, kazağının altına giyecekse gömleğin sadece yakasını ütüler.

43. Çantasının içinde yeni tanıştığı birisine bile çekinmeden göstermek üzere en güzel fotoğraflarını ve aile albümünü taşıyan birisini görürseniz hemen boynuna sarılmayın yoksa çantayı kafanıza yiyebilirsiniz, çünkü o kişi bir Türk kızıdır.

44. Bir Türk esnafı, müşterisinden aldığı parayı önce iki ucundan tutup iki defa gerginleştirir daha sonra da güneşe doğru tutup bakarak sahte olup olmadığını anlar.

45. Fayton, at arabası ve el tezgâhına bisiklet kornası takma fikrinin patenti yüzde yüz bir Türk'e aittir.

46. Evin bir odasının ampulü patladığı zaman yenisini almayıp da fazla kullanmadığı bir odanın ampulünü onun yerine takar.

47. Evinde bulunan saksıların dibini kül tablası olarak kullanır.

48. Dişlerini gazoz açacağı, fındık ve ceviz kıracağı olarak kullanır.

49. İşinde iyi olan birisini överken hakaretle iltifat eden bir Türk'ten başkası olamaz. ( Şerefsizin oğlu ne iş yapmış be kardeşim, helal olsun)

50. Aracın sinyal lâmbaları dururken kolunu çıkararak "dönüyorum" işareti verir.

51. Yemeğin etini en sona bırakır.

52. Trafik ışıkları kırmızıdan yeşile döndüğünde önündeki herkesi kör veya salak sanarak kornaya basar.

53. Dingildeyen bir masanın ayağına kâğıt sıkıştırma fikri bir Türk'e aittir.

54. Dişlerinin arasından "vııj vııj" diye ses çıkarabilir.

55. Tv'de film seyrederken filmin oyuncularıyla diyalog kurabilen (dur oraya gitme öldürecekler seni) Türk sinemaseverlerdir.

56. Kulağını kalem ya da örgü şişiyle karıştırabilir.

57. Arabasına öküz, köpek, horoz sesli korna taktırma gibi bir buluşun sahibidir.

58. Gazete kâğıdını en iyi şekilde kullanır.(Cam silme bezi, külah, mendil, sofra bezi)

59. Ancak bir Türk kadını, denize dikkat çekmemek için elbiseleriyle girip, bütün dikkatleri üzerine çekebilir.

60. Plastik yoğurt kabını saksı yapar.

61. Arabasının arkasına yazı yazar. (Rahmetli de sollardı, tek rakibim THY, kıroyum ama para bende)

62. Uçakta bulunan tanıdıklarına uçak havalandıktan sonra görmeyeceğini bildiği halde el sallar.

63. Çiğnediği sakızı daha sonra çiğnemek üzere kafasındaki tülbente yapıştıran bir Türk kadınından başkası değildir.

64. Tek abdestle beş vakit namaz kılmak için iki büklüm kıvranır.

65. Desenlerini çok beğenerek aldığı yeni bir mobilyanın üstünü başka bir örtü örterek kullanır.

66. Çayı, çay tabağına döküp içer.

67. Geçirdiği bir trafik kazasından sonra kanlar içinde çıkıp çarpılmış arabasına üzülür.

68. Tüp kaçırıyor mu, kaçırmıyor mu diye kibrit yakıp kontrol eder.

69. Yemekte eti bıçakla değil, çatalın yanıyla kesmeye çalışır.

70. Kırmızı ışıkta durduğunuz için size ancak bir Türk bağırabilir.

71. Otoyolda, otomobilin gaz pedalına tuğla koyup, yorulmadan kullanma fikri bir Türk'ündür.

72. Cola'yı çalkalayıp fışkırtarak asitsiz içmeyi akıl edebilir.

73. Elektronik hesap makinesini, uzaktan kumandasını naylona sarmış, üzerine de ambalaj lastiği geçirmiş birini görürseniz Türk'tür.

74. On yıllık bir otomobilin koltuk ambalaj naylonlarını çıkarmadan kullanma becerisini gösterir...
--

26 Kasım 2008 Çarşamba

süper teklif




SüperTeklif'e üye ol, sen de kazan!

15 Kasım 2008 Cumartesi

Biz o kadar fakirdik ki;

Biz o kadar fakirdik ki; mahallemizde gökkuşağı bile siyah beyaz çıkardı

—biz o kadar fakirdik ki; masraf olmasın diye ben 7 yaşına kadar doğmadım. Ağabeyimi de gazete verdi.

—biz o kadar fakirdik ki; misafirliğe giderken bineceğimiz dolmuşun arkasından koşmak suretiyle takip ederdik

—biz o kadar fakirdik ki; eve gelen misafirleri yerdik

—biz o kadar fakirdik ki; peynirimiz yoktu her sabah tenekenin içine girer peynir taklidi yapardık

—biz o kadar fakirdik ki; biber çekirdeklerinden çorba yardık

—biz o kadar fakirdik ki; ağabeyimin eskilerini kendi giyerdi ben çıplak dolaşırdım

—biz o kadar fakirdik ki; ne sen sooor ne ben söyleyeyim kuracak cümlemiz bile yoktu yani.

—biz o kadar fakirdik ki; tuvalet kâğıdını kurutup kurutup kullanırdık

—biz o kadar fakirdik ki; kokain yerine tebeşir tozu çekerdik.

—biz o kadar fakirdik ki; okul karnesini karneyle aldığımı bilirim

—biz o kadar fakirdik ki; kasabı manavı geçtik köpeğe kemik borcumuz vardı

—biz o kadar fakirdik ki; dilencilerin paralarını çalar counter oynamaya giderdik

—biz o kadar fakirdik ki; Hint fakirleri dayanamayıp misyonlarını bize devrettiler.

—biz o kadar fakirdik ki; okula jaguarla gidip geldim senelerce, yok yani bildiğin jaguar deh diyordum gidiyordu kırmızı ışıkta durmak sorun oluyordu çok zorluk çektik çook…

—biz o kadar fakirdik ki; eskimesin diye aynaya bakmazdık

—biz o kadar fakirdik ki; Fakir BAYKURT bizim idolümüzdü duvara posterini asardık duvarda desteksizdi çiviyi çakınca yıkılmıştı zaten

—biz o kadar fakirdik ki; siyah beyaz televizyonumuz bile yoktu bizim televizyon sadece siyahtı bizim kadar fakir olan komşumuzun beyaz televizyonuyla yan yana koyar öyle seyrederdik ya.

—biz o kadar fakirdik ki; küçük kardeşimi acıkınca yemiştik ağabeyimde akşam gelip hani bana hani bana demişti. Rahmetli….

—biz o kadar fakirdik ki; meteliğe atacak kurşunumuz bile yoktu bizde taş atardık

—biz o kadar fakirdik ki; babamdan tokat yerdik başka şey yoktu bir tokadı 4 kişi paylaştığımız günler oldu

—biz o kadar fakirdik ki; sinekler bize değil biz sineklere konuyorduk.

—biz o kadar fakirdik ki; kelimelerimizi tartarak konuşurduk günlük kotayı aşınca babamız falakaya yatırırdı.

12 Ekim 2008 Pazar

hüzünlü bir öykü...

Daha 18 yasındaydı , ama hayatının sonundaydı.
Tedavisi mümkün olmayan ölümcül kansere yakalanmıştı.
Kahır içinde eve kapamıştı kendisini. Sokağa çıkmıyordu.
Annesi...Birde kendisi... O kadar dı bütün hayatı...
Bir gün fena halde sıkıldı,dayanamadı,attı kendini sokağa...
Bir yığın vitrinin önünden geçti.
Tam cd satan bi dükkanı da geride bırakmıştı ki, bir an durdu.
Geri döndü ,
kapıdan içeri,
gözüne hayal meyal takılan genc kıza bidaha baktı.
Kendi yaşlarında harika bir genc kızdı tezgahtar.
Hani ilk bakışta aşk derler ya öyle takılıp kalmıştı işte..
İçeri girdi Kız gülümseyerek koştu ona ->;
Size nası yardım edebilirim? diye Nasıl bir gülümsemeydi o.
Hemen oracıkta sarılıp öpmek istedi kızı Kekeledi, geveledi sonra ->;
evet su cd yi bana sararmısınız?
Kız cd yi aldı , içeri gitti Az sonra elinde paket edilmiş geldi.
Aldı pakedi , çıktı dükkandan , evine döndü,açmadan dolaba attı...
Ertesi sabah yine gitti aynı dükkana yine bir cd gösterdi kıza , sardırdı , aldı eve getirdi ,attı paketi dolaba , yine açmadan...
Günler hep alınan sarılan cd lerle geçti.
Kıza açılmaya bir türlü cesaret edemiyordu.
Annesine açıldı sonunda Annesi ->;
Git konuş oğlum , ne var bunda? dedi...
Ertesi sabah bütün cesaretini topladı ve erkenden dükkana gitti.
Bir cd secti . Kız gülerek aldı plağı arkaya gitti paketlemeye.
Kız içerdeyken bir kağıda Sizinle bir gece çıkabilirmiyiz diye yazdı altına telefon numarasını ekledi notu kasanın yanına koydu gizlice..
Sonra pakedini alıp kaçtı yine dükkandan..
2 gün sonra evin telefonu çaldı Anne açtı telefonu Cd dükkanındaki tezgahtar kızdı arayan Delikanlıyı istedi.
Notunu daha yeni bulmuştu Anne ağlıyordu..
Duymadınız mı? dedi
Dün kaybettik oğlumu..
Cenazeden bikaç gün sonra , anne oğlunun odasına girebildi sonunda..
Ortalığa çeki düzen vermeliydi.
Dolabı açtı...
Oraya atılmış bir yığın açılmamış paket gördü Paketleri aldı , oğlunun yatagına oturdu ve birtanesini açtı..
İçinde bir cd vardı birde minik not ''merhaba sizi öyle tatlı buldum ki daha yakından tanımak istiyorum bir akşam birlikte cıkalım sevgiler ''
Anne bir paketi daha açtı..
Ondada bir cd ve bir not vardı
''Siz gerçekten çok tatlı birisiniz hadi beni bu gece davet edin artık. sevgiler''



alıntıdır.

Alışmak mı acaba ? (alıntıdır)





Ne kadar küçük şeyler için ağlardık

Bir tutam saç,bir oyuncak araba,bir bebek...

Şimdi büyüdük...

Çok büyük olaylar bile ağlatamıyor bizleri...

Ölümler,iflaslar,savaşlar...

Şimdi daha mı güçlüyüz

yoksa daha mı alışkın ?

Hayatı öğrenmek

Alışmak mı acaba ?

26 Eylül 2008 Cuma

Susma

Susma söyle nasıl yaşar böyle insan
Susma konuş hadi anlat büyük insan
Söyle bir aşkmı çare olurdu zaman mı böyle
Kaldırıp atardık ya sevdayı.
Susma söyle nasıl yapar bunu insan
Susma nasıldı anlat hadi ayrılırsam
Söyle hayatmı çare bulurdu kendim mi böyle
Büyük aşklar böylemi biterdi.
Susma hani aşk insanı zaten bulurdu
Susma hani yıllar aşka çare olurdu
Söyle yıllar mı daha hızlıBir kurşunmu
Böyle Sensiz hergün biraz yok oluşum mu ..?

24 Eylül 2008 Çarşamba

Pesİne düsme!!!

Oradan Bakınca

Neyimi GörebiLiyorSun?

İçi mi...? DıŞ ımı...? Karakteri mi...? Dü$ünceLeri mi...? HisLerimi...? Nefreti mi...? Değeri mi...?

Kendini...? Diğerini...?

ŞekLi mi...? ŞemaLi mi...? Rengi mi...?Teni mi...? HayaLi mi...?

Görmedigin

Hİcbirseyin

Pesİne düsme!!!

19 Eylül 2008 Cuma

Cahit Sıtkı Tarancı- Yaş 35

35 YAŞ ŞİİRİ

Yas otuz bes! yolun yarisi eder.
Dante gibi ortasindayiz ömrün.
Delikanli çagimizdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yasina bakmadan gider.

Sakaklarima kar mi yagdi ne var?
Benim mi Allahim bu çizgili yüz?
Ya gözler altindaki mor halkalar?
Neden böyle düsman görünürsünüz,
Yillar yili dost bildigim aynalar?

Zamanla nasil degisiyor insan!
Hangi resmime baksam ben degilim.
Nerde o günler, o sevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben degilim;
Yalandir kaygisiz oldugum yalan.

Hayal meyal seylerden ilk askimiz;
Hatirasi bile yabanci gelir.
Hayata beraber basladigimiz,
Dostlarla da yollar ayrildi bir bir;
Gittikçe artiyor yalnizligimiz.

Gökyüzünün baska rengi de varmis!
Geç farkettim tasin sert oldugunu.
Su insani bogar, ates yakarmis!
Her dogan günün bir dert oldugunu,
Insan bu yasa gelince anlarmis.

Ayva sari nar kirmizi sonbahar!
Her yil biraz daha benimsedigim.
Ne dönüp duruyor havada kuslar?
Nerden çikti bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçinci bahçe gördüm tarumar?

Neylersin ölüm herkesin basinda.
Uyudun uyanamadin olacak.
Kimbilir nerde, nasil, kaç yasinda?
Bir namazlik saltanatin olacak,
Taht misali o musalla tasinda.


Cahit Sıtkı TANRANCı

21 Ağustos 2008 Perşembe

bekle ....( >>> Esra <<< )

Sessiz kaldı yüreğimin dili yaşanan acılara rağmen,
Bekle dedi derinden çıkacak karşına yürekten seven,
Ozaman yaşayacaksın gerçek sevgiyi taaa en içten...

yaralı yüreği......( >>> Esra <<< )

Yaralı yüreğim girmek isteyeni görmez,

Görsede tekrar acımasını istemez,

Öyle saf öyle temiz ki içi..

Onun kalbinde yok kimsenin yeri,

Olan sadece yaralı yüreği...

Bu minik yüreğin kitabında yok sırtından vurmak,

Vuranıda affedip bağrına basmak...

Nelerini gördü bu yürek,

cefa üstüne cefa çekerek,

Buna rağmen sığındı rabbine duasını ederek

Şimdi ise bekliyor hayırlısını isteyerek....

-Sevmek & Sevilmek ...( >>> Esra <<< )

Sevmek,sevilmek güzel şey dediler,hiç aramadım.
Gelip buldu beni ama tadamadım.
Zehrini akıtıp gitti,acımla başbaşa kaldım.
Yandı yüreğim yandı ama yüzünü görüpte haykıramadım....
Sevdamın rengi kara,Yıpratttı beni baştan aşağa,
Derin oldu açtığı yara,Hiç kolay değil yarayla yaşama.......
Yandığım gibi yan demiyorum,göreceksin.
Ne ekersen onu biçeceksin.
Nasıl ki sevgi dolu yüreği kararttın.
Kurduğun oyunların bedelini, elbet bir gün sende alacaksın....

Mehmet .... ( >>> Esra <<< )

Mutluluğun formulü pozitif olmak,
Engelleri aşıp sıkıca sarılmak..
Heyecan katıp ilerlemek,
Mümkün olduğunca paylaşıp, pekiştirmek...
Eğerki sıkıntı varsa beraber aşmak..
Tabiki en güzel olanıda bunları yaşadığın insanla beraber yaşlanmak....


(bu senın ıcındı bılıyosun zaten) :)

yeneceğim...( >>> Esra <<< )

gecelerde saklı yaralı yüreğim
uykusuz günleri neyleyim
inceden bir sızı feleğim
zamanla birlikte yeneceğim

yeneceğim...

bu gönülde tadacak gerçek sevgiyi
ozaman yaşatacak ölümüne sevmeyi
hissedip hissettirmesini bilmeli
gerisini ALLAHa havale etmeli....

Bir ömür !!!( >>> Esra <<< )

Sarıldım zamana acımı dindirsin diye.

Aksine büyüttü benimle birlikte.

Zor olanı başardım bende.

Yüreğinin acısıyla gülmeyi bilen yüzle...

Umudum tükendi zaman zaman.

Haykırdım içimden "kahretsin yaşayamam".

Dediler "bu acı seninle gelecek" katlanamam.

Bir ömür boyu onunla yaşayamam....

Yorgun düştü yüreğim ama sonunda herşeyi öğretti bana.....

Gel... ( >>> Esra <<< )

Gel ama sonuna kadar sürecekse gel.

Yalan olmayacaksan,mutlu ediceksen, yarı yolda bırakmayacaksan gel...

Böyle gelki cossun sevgi dolu yürek.

Anlarsın ozaman ne demek sevmek sevilmek....

( >>> Esra <<< )

Ardında yaralı bir kalp bıraktın.
Üstüne birde tuz attın.
Öyle yandı ki yüreğim acımı içime attım.
Söküp atmak istedim içimden ama mümkün olmayan bişeyi yapamazdım.
Yıkılmadan derdi taşımaya yürek gerek.
Kimine göre aşk çile çekmek.
Taşırım derdi içimde acıya ne gerek.
Yapan zaten ektiğini biçecek....

Kaybetti... ( >>> Esra <<< )

Birdaha sevme beni istemem.

Çünkü attım seni içimden.

Hiç niyetim yok bir daha kanmaya.

Yalan sevgine inanıp bağlanmaya.

Kolay tabi bırakıp gitmek.

Zor olanı yapmaya yürek gerek.

Böyle giden zaten "kaybetti" demek.

Ömrü boyunca cefayıda çekecek...

Sevginin Anlamı( >>> Esra <<< )

Oysaki ne güzeldi bende sevginin anlamı.
Ölüme kadar bağlı kalmalı.
Bir bütün olup engelleri aşmalı.
Beraber olup doğruları bulmalı....
Silip götürdü bunları kandığım yalan.
Kalp kırıklığıydı arda kalan.
Kaçıyorum artık herkesten ve herşeyden.
Nereye varcağımı bilmeden.
Korkar oldum sevmekten sevilmekten.
Yoruldum artık kaldırmıyor bünyem....

ZOr Olan Kırılmak ( >>> Esra <<< )

İstemiyorum kalp kırmak.

Ardımda kırık kalp bırakmak.

Bilirim çünkü ne demek kırılmak.

Zor olanı ise kırıklık ile yaşamak.

Seçtiğim yol bu yüzden kaçmak...

Seviyorum ( >>> Esra <<< )

Aldanma "seviyorum" demesine.
Bakma yüzünün gülmesine.
Dil "seviyorum" der yüzde güler.
Asıl yürekten sevip,gözlerinin içi gülsün yeter.
Söze değil öze güvenmeli.
Bakışıylada derine inebilmeli.
Saygısını yitirmemeli, yalan ve ihaneti hiç bilmemeli...

20 Ağustos 2008 Çarşamba

İşte Böyle Bir hayalim Vardı.!!!

Düşünüyorumda!!!
İnsanı Kendine Bağlayan Ne Kadar Çok şey Var Hayatta. Örneğin Sigara. Bırakmaya çalışıyorum Hiç İçmek İstemesem bile arada bir o hareketler yapmaya ihtiyaçıduyuyorum kendi kendime. Cebimden paketi çıkarıp bir sigara yakıyorum. o dumanı havaya salmak, sonra çöküp bir köşeye ayrıldığım Sevgiliyi hatırlamak. Nerede tanısmıtık, neler yaşayıp bir gün nasıl da ayrılmıştık. Belki çok saçma bir sebebti, evet ben suçluydum ama onun içinde haklı denmezdi. Şuan onu çok özlüyorum. Sadece şuan olsa iyi, işin kötü yanı onu bir an unutamıyorum ki. Gülüşünü , Sesini. olmadık yerlerde bir kedi yanıma sokulup başını omuzuma yaslamasını. Bazen kızıyordum ama hoşuma da gidiyordu zamansız arayışların. Şimdi arasam ve onu unutamadığımı anlatsam, acaba konusurmu benimle. ya tersleyipte daha derinden acı verirse yüreğime. Şuraya bak yaa bir zamanlar yaşadıklarımı, sevincimi, derdimi , kederimi herşeyimi anlatıp paylaştığım kişiyi arayamıyorum bile. Oysa !! Elele Yürümüştük bu şehrin yüreğini. Yağmur yağmıştı ıslanmıstık, Sinemalara girmiş birlikte resimler çektirmiştik. Ne saf Sevgiydi bizimki , Akpak, İhaneti aklımızdan bile geçirmemiştik. Dostlarımıza aşk bulaştırmış sevmeleri öğretmiştik. Beraber ağlayıp acılara göğüs germiştik. Oysa şimdi yolda görse görmemezlikten gelir. belki görürde bir merhaba deyip egciştirir.Aşk , aşk bumudur yani Sevmek böyle bir seymi böylemi bitmeliydi. Off şimdi arasam:
Merhaba ,
ee bennn Şey için aramıştım.
Biliyormusun
ben Seni unutamıyorum
şuan seninle ilk tanıstıgımız yerde o ağaca yaslanmış oturuyorum ve sana çok ihtiyacım var.
şuan, şuan yanımda olmanı cok istiyorum. Lütfen, lütfen gelirmisin.
Geldin.
evet evet geldi.
ve benim yaslandığım agacın arkasına yaslandı.
ve sordu: "Ne işin var burda ? Beni unutmaya kararlı değilsin galiba.!!!"
o an onu görmüyor sadece sesini duyuyor fakat varlığını canımda hissediyordum.
evet onu unutamamıştım. ve ayrı kaldımız süre içerisinde onu ne kadar çok sevdiğimi anlamıştım.
ve sordu." Başkasıyla Çıktın mı?"
Sordugu sorular beni korkutuyordu , sanki birazdan kalkıp gidecekmiş gibi konuşuyordu, sanki o bir hakim ben bir şuçlu beni yargılıyordu. Tekrarladı.!!!
"Başkasıyla Çıktın mı?"
Evet!! Nasıl Böyle Bir hata yaptım. Senin gülüşlerini , Ellerinin sıcaklıgını nasıl olduda bir başkasında aradım. Gerçi uzun sürmedi. oda anlamıştı zaten hala seni sevdiğimi.
Peki sen diye Sorduğumda.
"Ben o kadar aciz olmadım baska biri seni bana unutturamazdı. " diyerek yanıma yaklaştı. başını omuzuma yasladı. ellerini tuttum ve öyle sıkı tuttum ki sanki bir daha bırakmayacağıma yeminler edercesine,
ve gözlerimiz güneşin batışına daldı.
ve onunla yaşlandı ellerimiz.
şimdi sıra sende, ayrıldıysan ve onsuz hayat senin için bomboş ise,
herkeste onu arayor fakat her seferinde hüsranlara çarpıyorsan
ve sıra sende şimdi onu şimdi ara
ŞİMDİ ARA!!!!


İşte Böyle Bir hayalim vardı.!!!

15 Ağustos 2008 Cuma

Tebrikler!!!!



Benim Canımdan Daha Önemli Olan Kardeşim İstediğimiz şekilde Başarısını gösterdi. En içten Dileklerimle Tebrik ediyorum. başarılarının devamını Diliyorum...




EMRAH ÇAĞLAK


Pamukkale Üniversitesi


FEN & EDEBİYAT Fakültesi


Sosyoloji Bölümü




12 Temmuz 2008 Cumartesi

Gitme...( ? )



Sana gercekten deger vermiştim.inandım,güvendim.ama sen kendinden soğutmak için elinden geleni yaptın.kendini hiç düşünmedin,sırf beni kararımdan pişman etmemek için eliinden geleni yaptın. (yapmışsın kendinde öle demişsin)NİYE?insan kendini düşünmez mi.sen böyle davrandığında üzülmüyomusun için acımıo mu?ya gercekten bana ders olsun die böyle yapıosun yada bana hiç değer wermedin hiç umrunda değil ki böyle dawranıyosun.HANGİSİ? BİZ die bişi yok artık bunu biliyorum ama yinede böyle yapmanı istemezdim.niye böyle oldu,niye böyle olduk,birbirimizi çok kırdık.olmasaydı keşke ama oldu işte.ayrılırken kendimi düşünmedim.üzülmem dedim alışırım.üzülsem bile ben önemli değilim o üzülmesin dedim.ve böyle bi karar aldım.PİŞMAN OLDUM MU ewet bazen ama böyle olması gerekiodu.nedenini söylemek isterdim sana ama söyleyemem işte.sen her aklıma geldiğinde içim acıyo.bazen diyorum keşke yanımda olsaydı diye ama yoksun olmuyosun.hayal kuruyorum bazen hayalin bile güzel.zaten sadece hayallerimde olabilirsin.sana senden nefret ediom... falan demistim.ama kendi söylediğime kendim de inanmıyorum.

Beni gercekten cok mutlu etmiştin hiç olmadım kadar.herkes de bunun farkındaydı.sana çoook teşekkür ederim.sen çok FARKLISIN. her zaman senn yerin ayrı olcak bende.yerini kimse dolduramıcak sanırım.olsun böylede güzel.hayallerle yaşamak.gercek aşk imkansız olduğunu bile bile....neyse biraz da olsa içimi döktüm okuduğunda sadece okudunu sölersen sewinirim.herseyin en iisine layık sın bunu unutma:'(

11 Temmuz 2008 Cuma

VARIM...

Yarınlarımın Doğacak Güneşi OLduğunu , Herzaman Yanımda Duracağını Biliyorum. Seni Çok İyi Anlıyorum Ama Sende Beni Anla Lütfen....
Ben Henüz Ciddi Düşünmeye Hazır Hissetmiyorum Kendimi. İlerisini Bilemem.
Ama Beni Böyle Kabulleniyorsan Ben VARIM...

İ.G.S.Ç.O.- ÇMYO - 16.10.2005
>>> MŞG<<<

26 Haziran 2008 Perşembe

Ama sen !!!

Biliyorum, çok şey söyleyecektin bana. Bunu da çok istiyordun. Hayatının sırlarına ortak edecektin beni. Kendini anlatacaktın. Özlemlerinden, beklentilerinden, nasıl yaşadığından, meraklarından, beğenilerinden, umutlarından söz edecektin bana.
Ama sen sustun...

Sen anlatacaktın, ben dinleyecektim. Gözlerim gözlerinde, hiç bıkmayan bir dinleyici olacaktım karşında. Ne kadar konuşursan o kadar mutlu olacaktım. Ağzından çıkan her cümleyi beynime kazıyacaktım ve sonsuza kadar çıkmayacaktı oradan o sözlerin.
Ama sen sustun...

Hayallerini anlatacaktın bana. Bense anlattığın her hayalinin baş rolünde olacaktım. Yağmur yağacaktı, senin şemsiyeni saklayacaktım, koşacaktın peşimden. Yakalayınca beni sırılsıklam sarılacaktın. Gidelim buralardan diyecektin, git git bitmeyecekti çıktığımız yollar.
Ama sen sustun...

Bana sevdalarını anlatacaktın, yüreğim heyecanla çarpacaktı. Bir sevgiliye sunuluş gibi sözcüklerin kalbime işleyecekti. Konuşsaydın sözcüklerine sarılacaktım. Gözlerimi kapatıp ısını pervasızca hissedecektim tenimde. Kokunla sarhoş olacaktım.
Ama sen sustun...

Kelimeler tutuldu sende. Ben de gözlerinle konuştum. Daldım sonsuz derinliğine. O derinliklerde sakladığın her ne varsa çıkardım gün ışıgına. Utandın, kaçtın, saklandın ama ilk kez inatçılığımla gurur duyum.
Ama sen sustun...

Tutuldu kelimeler belki sende ama, gözlerin konuştu benimle. Sen sustun, gözlerin açtı ruhunu bana. Ama konuşsaydın, bir konuşsaydın, ah konuşsaydın. Amaçsıca çıktığı seferlerden yorulmuş, köhne bir tekne olurdum kıyılarında ben...

20 Mayıs 2008 Salı

Ben ( kendini anlatma özürlü )

Sana da anlatamadım kendimi Ne anlatmak istesem ters anladın Ne söylesem yanlış geldi bir şeyler sana Ama bir bilsen sözcükleri nasıl İnce eleyip, sık dokuyarak seçtim hep Benim kalbim hassastı Sen bilmedin belki ama Ben hep seni kendim gibi bildim Kırılırsın diye her kelimeyi İki kere düşünerek söyledim.
Sana da anlatamadım kendimi Ya da sen anlayamadın demek zor geliyor Her şeyde, önce kendimde buluyorum suçu Ben başlatmışım gibi her şeyi. ( Ben Başlattım )
Son zamanlarda her şey sendin benim için Sığınacak kapım oldun bazen Ama hayallerimde gerçekleştirebildim sadece Ruhum sıkıldı, her şeyden vazgeçtim kimi zaman Yanımda olmanı istedim, olmadı. Varlığından yoksun, kendime anlattım her şeyi Ne yazık öncekiler gibi, o da yetmedi.

Kendini anlatamayan özürlü bir benlik…var bende.

<<>>

11 Mayıs 2008 Pazar

( Sen İste...Yeter )

Önce yağmur okşadı yüzümü....
Sonra sesin...........
Gözlerine bakmaya bile cesaret edemedim........
Belki bakabilsem görebilecektim ışığını...
Ama bakamadım işte.........
Tek hatırladığım gülüşündü...........
Gerçi onuda görmeye vakit bırakmadı ki utangaçlığım..
Sadece gülüşünün çıkardığı sesi tarif edebilirim...
Sıcak...İçten........
Bana hep neşe veren gülüşünü.............

3 Mayıs 2008 Cumartesi

...yine

Depresif anların ardından yine bir insanı sadece beğenmek dışında, elini tutmak, bunu herşeyinle istemek, nasıl bişey onu hatırlamak ve yeniden gülümseyerek uyuyup, gülümseyerek uyanmak. Kabusların bile sadece kabus olarak kaldığı zamanlardayım. Şimdi o kocaman gülen gözlere baktığımda ne geçmişten bir anı canımı sıkıyor, ne gelecek kaygısı. Elini tuttuğum an sakinleşmek, kendini oraya ait hissetmek, güçlü hissettiriyor kendini. İlk başta “hayır, olmamalı” derken şimdi olmasından dolayı, ardından gelecek dedikodu ve olaylara rağmen onları takmamak, keyif veriyor insana... ...ve yine mutluyum ☺

bi sigara yaksam


Son yudumumu da aldım ve çayım bitti, oysa ki 1ay olmuştur çay yapmayalı. Kitap okumaya yeltendim yine bir yandan okuyor bir yandan da kitabımı yazıyordum, elimde ne kalem var ne kağıt. Sakindim olması gerektiği gibi sonuçta saat 3 buçuk olmuş ama ben hiç geç yatmam ki. Yatağımda yatarken ilerliyorum, yarı uykulu yarı uyanık, sakinim dedim ya! Onda var diye, dalgasını geçtiğim mor çarşaf var altımda, sanki bir top gibi duruyor, ben böyle rahatım. Yeni banyo yaptım oysa ki, dişlerimi uyuduktan sonra fırçalıycam, tırnaklarımı yine kesmedim, artık uzamıyorlar. Fırtına öncesi sessizlik var sanki içimde ama fırtına dineli daha çok olmadı, belki de tam ortasındayımdır fırtınanın, ben evdeyim beni sadece sesi rahatsız edebilir. Hayallerim var aklımda gerçekleştirmek istemediğim, çoktan planladım neyin nasıl olacağını, ama kalem kağıdım yok dedim ya!

Boş zaman

Boş zaman


Galiba okuldaki insanları, boş zamanlarında ne yaptığını bilemeden yada görmeden tanıyamıyorsun, bende evden çıkmayan bir insan olarak sadece okuldaki insanları tam olarak tanıyamamış olmam. Galiba o yüzden her gün okulda suratını gördüğün ama yeri geldiğinde selam bile vermediğin adamla dışarıda karşılaştığında muhabbet etmeye çalışıyorsun -ben hala bunu yapmıyorum ama yapanlara hiç bi zaman anlam verememiştim- Şimdi merak ediyorum insanlar boş zamanlarında ne yapıyorlar nerelere gidiyorlar, ama birine sen okul harici napıyorsun dediğinde, genelde garip garip bakıyorlar, “nasıl yani?” diyorlar -sadece bi kere denedim-. Etrafımda insan olmamasının sebebide bu galiba evden çıkmamam insanları tanımıyor olmam ve insanların beni tanımıyor olması. İstanbul gezisi yarayacak diyelim o zaman çünkü benim hem parasal olarak hem de ders olarak dışarılarda sürtmem şu sıralar mümkün değil. Ama Hibir zaman istanbul gezisi olmayacak...

Unutmak

Unutmak

Bazen yalnız olmadığımı unutuyorum ve kendimi yine yalnızlığa doğru götürüyorum, alışmışım yalnız olmaya. Eğlenmek veya geyikler benim için artık durumu değiştirmiyor, kendimi boş hissediyorum ve aklıma bişeyler yapmak geliyor, işe yarar, yapmıyorum. Yaşamak aktivitesi bana göre bir olay değil sadece yaşıyorum, ekstra bişeyler eklemeden. Kendimi yine bıraktım yalnızlığa devam ediyorum kaldığım yerden, ait olmama hissi, hiç bir yer beni ben gibi hissettirmiyor artık. Belki de kaybettim ve bulamıyorum, bulamıycam da...

Özledim

Özledim

Beni tanıyanlar bilir, benden bu kelimeyi beklemezler, ama özledim gerçekten, N*****r’i özledim, evimi özledim, ayaklarımı uzatıp televizyon açıkken bilgisayar başında olmayı özledim, odamdaki eşyaların yerini değiştirmeyi özledim. Annemin yemeklerini özledim ( bu da garip geldi di mi?), Türk zeytinyağını özledim, zeytinyağlı yemekleri özledim, kebapçıları da tabi! Okulumu özledim, daha doğrusu arkadasşlarımı, Can dostlarımın hikayelerini dinlemeyi özledim, ona birşeyler danışmayı, Yüksel'le dışarıda sigara içmeyi, Serkan’in odasına uğrayıp laf etmeyi, şikayetlenmeyi özledim. Mustafa ile La git demeyi özledim, tabii ki Umut ile şakalasmayı özledim, okulda saçmalamayı özledim.
İşte böyle! Özledim yani, benden hiç beklenmedik şekilde; ama döndüğümde bu yazıda ki gibi olacağımı da düşünüp aldanmayın, ben yine benim, Kütük! :D

1 Mayıs 2008 Perşembe

Bana Gore ASK

Sana a$k nedir diye sordugumda cok siradan bir cevap vermi$tin
Bana gore toy bir cevapti
O an anladim a$ki tanimadigini
zaten ne istedigini kendinde bilmiyordun itiraf etmi$tin
Bana gore a$k tanimladigin gibi filimlerdeki gibi degildi
en azindan bu tur a$k kalici degildi ve filimlere dairdi
Bana gore a$k sonsuz guvendi
gozlerine baktigimda kendimi gormeliydim engelleri degil korkulari degil
huzur ve sevgi gormeliydim
Bazen arkada$lik bazen sevili olmakti a$k
Bana gore a$k fedakarlikti
Bazen susmayi bilmek bazende dogru $eyleri konu$makti
A$in icinde engeller oyunlar firtinlar yoktu
A$k birbirini yipratmak degildi cunku
A$k sinirsizca sorgusuzca sonsuzca sevmekti

Sevmek ve Hoslanmak

Aslında farkında olmadan girmiş bir isim var aklıma, kabul etmek istemediğim. Olmayacak birşey ama vazgeçmek istemiyorum nedense, vazgeçemeyeceğim şey sadece ipin ucundan az da olsa tutabilmek durumu olsa da... İki gündür, o yazıyı yazdığımdan beri ruh, kalp, mantık oturmuşlar görüşmeler yapmaktalar, antlaşmaya varmaya çalışıyorlar. Mantık en son şunu söyledi “bunu rahatsız olmadan anlatabileceğin birisi girerse arkadaşın olarak senin hayatına, o zaman herşeyi bırak ve elinden geleni yap”. Bugün beni mutlu eden şey bu oldu, konuşabilecek bir insan, sürekli aklımda söylesem mi açsam mı derdimi düşüncesi... Gerçi şu bile korkutuyor beni, konuştuğum insanın “boşuna uğraşma” demesi, gerçi mantıkta bu ihtimal üzerine böyle bir şart koştu tahminen...

Açık olamıyorum! Ne bunu okuyanlara ne kendime, ne de konuştuklarıma. Acaba açık olmaya başladığım da her şey yoluna girer mi demeye başladım sanki bütün zayıf noktalar benim bu kasıntım gibi gelmeye başladı....