27 Nisan 2009 Pazartesi

Yine de bir hayalim var...

Yine de bir hayalim var...

Her iki tarafın da şartları konuyor masaya; "hassasiyetlerden" kaynaklanan kırmızı çizgileri. Bu çizgiler, bir araya gelindiğinde belki de hiç olmadığı kadar "kızarıyor".
Her iki taraf da hem kendisinin hesabını hem de karşı tarafın hesabını açıkça konuşmuyor, yokmuş gibi yapıyor.
Her iki taraf da karnından konuşuyor; şifreli konuşmalar arasında karşılıklı söylenen sözün özü ve gerçekliği kaybediliyor.
Her iki taraf da hiç itiraf etmiyor, ama tam tersini söyledikleri anlarda bile birbirine hiç güvenmiyorlar.
Her iki taraf da Kürt meselesi üzerine yapılan aydın toplantılarında bile "resmi görüşlerini" karşıklı açıklarken hakikatler fısıltılarla geçen kahve aralarına bırakılıyor. Milliyetçilik eleştirisinin yapıldığı toplantılarda bile her iki taraf da birbirinin "ötekisi" oluyor.
Her iki taraf da birbirini hakikaten merak etmiyor. Merak ederek nezaketsizlik yapmaktan korkuyor belki, belki önkabullerle hareket etmek konforlu bulunuyor. Çıkmazlarını, yetersizliklerini, isteklerini ifade etmekten kaçınan taraflar birbirine bir oyun oynuyor.
Her iki taraf da, aslında, yalnız başına kazanmak istiyor...
Türkler, Kürt karşıtlığı üzerinden emperyalizm eleştirisi yapıyor; Kürtler Türk karşıtlığı üzerinden sömürü eleştirisi. Nereye kadar?
Türk Kürdü görünce daha çok Türk, Kürt Türk'ü görünce daha çok Kürt oluyor. Politika bir insan ilişkisidir; gerçek insan ilişkileri kurulmuyor.
Bu anlattıklarım, Kürt ve Türk siyaseti üzerine yıllar içinde edindiğim gözlemlerimdir.
Ve benim yine de bir hayalim var. Daha önce gerçekleşmiş ve yeniden gerçekleşebileceğine inandığım bir hayal.
Ama önce bir soru sorayım:
Kürt meselesi üzerine yazıp çizen, en aşırı milliyetçisinden en "siviline" kadar kaç aydın Kürtçe "Merhaba" demeyi, "Seni seviyorum" demeyi biliyor? Bu memlekette boyacı çocuklar bile iki-üç dilde "Seni seviyorum" diyebilir ama o esmer, boyacı çocukların ana dilinde bunu söylemeyi kaçımız biliyoruz? Meraklısına söyleyeyim:
"Ez te hasdıkım"Önemsiz mi göründü? Niye önemsiz görünüyor biliyor musunuz? Çünkü en aşağıdakinden en yukarıdakine kadar her iki tarafta da büyük bir çoğunluk aslında birbiriyle "diplomatik" bir ilişki kuruyor. O diplomatik ilişkilerde de "Seni seviyorum" demeye hiç gerek olmuyor.
Ve benim yine de bir hayalim var. İnsanı, insanlığı ezen bütün sistemlere ve politikalara karşı beraber, dik ve yanyana durabilmek. Yoksulluğa karşı yoksulların kim olduklarına bakmadan açlıklarını gidermek için beraber olması. Anayasa'nın darbecilerin yargılanmasını engelleyen 15. maddesini değiştirmek için beraber olmak. Sendikaların, üniversitelerin, partilerin özgür ve haysiyetli çalışmasını hep birlikte sağlamak. İslamofaşizmin insanları ve memleketi tektipleştirmesine karşı beraber direnmek.
İnsani düzeyde de birbirini merak etsin istiyorum insanlar. Kürtler şu yemeği nasıl yapıyor, Türkler zeytinyağlıları nasıl pişiriyor(!)? Hakkârililer düğünlerde sabahtan başlayıp akşama kadar çay için nasıl durmadan halay çekiyor, İzmirliler cenazelerde nasıl davranıyor? Böyle şeyler işte. Çünkü insanlar artık bu ülkede birbirini merak etmeye bile korkuyor.
Merak edince öğreneceklerinden, öğrenince yumuşamaktan, yumuşayınca birlikte olmak istemekten korkuyor. Ama birlikte olmayınca birlikte politika yapılmıyor.
Ve yine de benim bir hayalim var...

ece temelkuran (milliyet gazetesi)

Hiç yorum yok: