8 Ağustos 2010 Pazar

Ağla Açılırsın!!!

Hayatta bu cümleyi kaç kere duydunuz? Dalga geçmek için söylenenlerin dışında gerçekten ağlamanızı cesaretlendiren kaç kişi oldu? Ben çok az duydum. Duyduğumda da doya doya değerlendirdim o fırsatları:) Gerçi ben rahat ağlarım. Ama o cümleyi duymak ne güzeldir değil mi? Ağladığın için sana hassas insan muamelesi yapılmaması, "aa ne oldu şimdi canım?" denmemesi... İnsanca bir şey ağlamak. Öyle davranılması ne kadar rahatlatıcı.Ne zaman rahatça ağlayabilirsiniz? Etrafta kimse yokken? Film izlerken? Banyoda? Birinin omzunda?Bilinçli Bebek kitabını okurken bunlar geldi aklıma. Kitaba göre bebeğimiz ağladığında, hemen susturalım diye şşşş, dur bakalım, sus, sakin ol filan dememeli, kucağımıza almalı, sevmeli, öpmeli, derdini çözmeye çalışmalı ama bir derdi yoksa meselenin yalnızca birikmiş stresi, kaygıyı boşaltmaktan ibaret olabileceğini kabul etmeli ve kucağımızda tutup ağlayıp içini boşaltmasına izin vermeliymişiz. Ama yatağına bırakıp ağlamasının bitmesini beklemekten bahsetmiyor. Mutlaka yanımızda olmalıymış.Biz genelde bebeklerin ağlamasından hemen kendimizi sorumlu tutup, susturmaya çalışırız. Özellikle dışarıda, yabancıların arasındayken. Çünkü çocuğunu teselli edip susturamamak bir anne için kınanabilecek bir durumdur. Kötü bakışlarla karşılaşmak istemeyiz. Çocuğun ağlaması bizde yetersizlik ve reddedilme duygusu oluşturduğu için panikliyor olabilirmişiz. Bir de çocuğun ağlayarak bizi kontrol etmeye çalıştığı inancına sahipsek iyice sinirlenirmişiz. Ama gerçekten bir ihtiyacı veya rahatsızlığı olmadan ağlıyorsa bununla yaşamaya çalışmak lazım herhalde. Bebekler, doğum travmasını, gün içinde yaşadıkları tatsızlıkları, aşırı veya az uyarılma durumlarını, kalabalığın yarattığı sıkıntıyı, yorgunluğu özellikle günün sonunda ağlayarak atlatırlarmış. Ağlamalarına izin verilmediğinde bastırırlar ve bu tür küçük sıkıntıları biriktirirlermiş. Aletha Solter diyor ki, bebeğin ağlaması sizi reddettiği, sizin yetersiz bir ebeveyn olduğunuz veya sizi parmağında oynatmaya çalıştığı anlamına gelmez. O yalnızca deşarj oluyor ve tıpkı sizin zor bir günün ardından ağlayacak bir omuza ihtiyacınız olması gibi onun da size çok ihtiyacı var. Bebeğiniz sadece kucakta durmak ve sevilmek istiyor olabilir.Ayrıca kitabın bir diğer tezi de, bebeklerin ağlamasının bize kendi ağlama ihtiyacımızı hatırlatıyor olması ve bundan rahatsız olmamız. Çünkü diyor, küçüklüğümüzde ihtiyacımız kadar ağlamamıza izin verilmediği için bastırılmış duygularımızın yükünü taşıyoruz. Ağlamımızın yok sayıldığı durumlar da aynı etkiyi yaratıyormuş. Ben bu kadar fazla olduğunu pek düşünmüyorum gerçi. Mutlaka o yükü bir ara boşaltmışızdır:) Ama ilginç bir fikir.Kitabın diğer ilginç önerisi ise her bölümün sonunda bizi kendi çocukluğumuzla yüzleşmeye davet eden sorular sorması. Mesela ağlama bölümünde şöyle cümleler vardı: 1. Çocukluğunuzda sizi seven ve gözyaşlarınızı kabul eden birinin kollarında özgürce ağladığınız mı?2. Bundan sonra ilk ağlama ihtiyacı duyduğunuzda kendinize izin verin ve bunu tercihen sizi seven birinin kolları arasında yapın.İnsanın çocuğu olması gerçekten değerlendirilebilirse çok güzel bir gelişim fırsatı. Herkese kolay ve özgürce ağlamalar!

Hiç yorum yok: